12 Aralık 2011 Pazartesi

"Kadınlar koala gibiler, her zaman sarılacak bir odun buluyorlar."

Düzgün erkekleri kendimden uzaklaştırmak ya da nerede odun, hödük, ayı vs. varsa kendime çekmek gibi bir özelliğim var. Geçen gün bir söz okudum, sanki benim için yazılmış: "Kadınlar koala gibiler, her zaman sarılacak bir odun buluyorlar."

Benim odunlara sarılma maceram ilk sevgilimden ayrıldıktan sonra başladı. Baya bir beddua etmiş bana heralde. Hani yok yani annem bile artık evde kalacağıma inanıyorsa bu işte bir şey vardır arkadaş!

Bu ölesiye sevdiğim çocuktan ayrıldıktan sonra (yine yaptığım salaklıklar yüzünden oldu bu, diyorum ya nerede düzgün erkek varsa kendimden uzaklaştırmak konusunda ustayım.) baya bir depresyona girdim. Her akşam ağlamaktan gözüm çıktı, abuk sabuk farklı accountlar açıp onu face'den eklemeye başladım, gizli numaralardan aradım bu sefer "allahıııııııııım sesini duydum" diye zırıldadım falan filan. Tam bir psikopat yani. Neyse. Sonuç olarak psikolojim düzeldiğinde aradan 1 yıl geçmişti. Ve kararlarım kesin ve netti: Bütün erkekler odun, aşk ne lan aşk diye bişey yok, "aha bak kıza sarılıyo! iki gün sonra terkedicek kızım seniiii, haberin yok!!", sevgili de neymiş, siz salak mısınız, o seni sevmiyo gerizekalııııı.... şeklinde giden sevgi dolu fikirler, cümleler vs.

Böyle günler geçti gitti bir gün bi baktım çocuğun teki bana kör kütük aşık olmuuuuuş. Dedim olmaz, ben bunu sevemem. Bi yandanda düşünüyorum: Kızım bu iyi çocuk, daha iyisini bulamazsın, içi dışı bir. Seni üzmez. "Olur, olmaz" ikilemlerinde gidip gidip gelirken bi akşam kendimi bu çocukla öpüşürken buldum. Bravo kutup yıldızı, bravo. Ben daha çocuğu sevip sevmediğime karar vermemişim, o bana "seni çok seviyorum aşkııım" diye mesaj atıyor. Sıçtım, sıvayayım dedim heralde, birden sevgili olduk. İçim içimi yedi, hödükgillerden biri haline geldim, çocuğa karşı hiçbir şey hissetmediğimi fark ettim, bir türlü söyleyemedim falan filan. Bütün erkeklerin odun olduğuna karar vermiş bir kız olarak bu sefer tam bir odun örneği olan ben oldum yani. İyi kalpli, düzgün bir çocuk ya, sevemedim. İlla tam bi hıyar olması gerek sevmem için. En sonunda ayrıldık tabii.

"Gözlerin çok güzel, biliyorsun değil mi?" -"Türkiyedeki hemen hemen herkesin gözü kahverengi.." (Bunu diyen gerizekalı ben oluyorum) Ama karşımda bana sıkı sıkı sarılmış olan vatandaş romantikliğine devam ediyor. "Hayır hayır, gözlerindeki ifadelerden bahsediyorum. Çok tatlısın." Bu sefer fısıldıyor. Ve kutup yıldızı yine, "allahıım aşık mı oluyorum" havalarına giriyor. Bu karşımızdaki eleman ise bir değişim öğrencisi ve ispanyol. Ötesi var mı bana söyleyin. Bence yok. Üstelik bu adam benle konuşurken gözlerimin içine bakıyor, beni tutkuyla öpüyor, "üşüdüm" dediğimde "bende" diyen gerizekalı insanların aksine ısıtmak için bana sarılıyor ve sürekli bana güzel sözler söylüyor. Ve bu adam bir gün hoşçakal demeden ve gideceğini haber bile vermeden ülkeyi terk ediyor. Arkada kalan ezik kutup yıldızı da iki gün telefonlarına cevap vermeyen bu elemanın facebook sayfasından ülkesine döndüğünü görüyor. Kısaca bu adam beni kullanıyor. Pis salatalık. Kereste. Bok ye.
Bu yukarıdaki tam bir odun, hıyar vs örneğidir, onu neden sevdiğime şaşmamalı. Ama nedense bu sefer olay çok normal geliyor ve ben hayatıma devam ediyorum.

Daha sonra, yazın, sahile doğru yürürken karşıdan süper yakışıklı bir sarışının biscolata erkeği edasıyla bana doğru geldiğini fark etmemle bütün hayatım değişecek zannettim. Bu biscolata erkeğimiz, o muhteşem saçlara, muhteşem vücuda, muhteşem gülümsemeye sahipti ve en önemlisi bana gülümsüyordu. "yoh laaa kesin arkadan bi rus mus falan bişey geçiyodur ona bakıyodur" dediysemde yok yani bildiğin gözlerimin içine bakıyodu. Daha sonra bu eleman, ben ne zaman odaya çıkmak için kalksam benle aynı asansöre binmek için arkadaki bütün insanları ezip geçip yanıma gelen, her dakka benle konuşmayı fırsat bilen, sürekli bana şirin şirin gülümseyen muhteşem bir insana dönüştü. Ben, yine salak eleman olarak akşam güzel olayım diye aynanın karşısında bir hayli vakit geçirdikten sonra aşağı indiğimde yine aynı biscolata erkeğimizin bu sefer yüzüme bile bakmadığını görünce şok geçirdim. Bu küçük çaplı şoku yaşadıktan sonra bir de bakayım aha yanında kartlaşmış, tipsiz, mezarlık bekçisi edasıyla lanet kedi gözlerini sinirle kısarak bana doğru bakan sarışın bir kız! Yüzümdeki salak gülümsemenin anında silindiğini söylememe gerek yok sanırım. Sonradan anladım ki, biscolata erkeğimiz zaten otele bu sarışın kızla gelmiş. Sevgililermiş! Ve buna rağmen bütün tatil boyunca peşimde koşturup adımı falan öğrenmeye çalıştı, gizli gizli buluşmayı falan önerdi. Yok artık. Koleksiyon falan yapıyor heralde arkadaş. Kısaca kızlar, her biscolata erkeğine güven olmaz.

"Her güzel şey bir odunlukla bitermiş, aşk nerde hıyar varsa onu sevmekmiş." sözümle bu yazıya bir son vermek istiyorum; çünkü benim, yani kutup yıldızının "hıyar" insanlar dışında birini sevme kabiliyeti yok ve hayatımdaki erkeklerle ilgili olaylar da aynen bu şekilde gitmeye devam ediyor. Bir ara bir "friends with benefits" olayına karışayım dedim, şimdi çocuk psikopata bağladı beni bırakmıyo, şuanda sevdiğim çocuk dün bana "kanka" dedi, dakka başı beni arayıp duran dört yıldır kafayı sadece benimle bozmuş manyak bi elemanımız var falan filan işte.
Anlayacağınız, aşk beni sevemedi; elinde kalmış ne kadar psikopat varsa bana yolluyor.
Daha az odun, daha fazla aşk dolu bir hayat dileğiyle..

2 yorum:

  1. yazılarını başından sonuna kadar okudum..
    hoşgeldin :)
    "Kadınlar koala gibiler, her zaman sarılacak bir odun buluyorlar."
    bu sözün harika çok hoşuma gitti :)

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkür ederiim, hoşbulduk :)
    o söz bi aralar twitter da dolanıyordu, ben bulmadım aslında. Gördüğümde kesinlikle bununla ilgili bi şeyler yazmalıyım demiştim :) ordan esinlendim yani :)

    YanıtlaSil