2 Şubat 2012 Perşembe

let it snow, let it snow, let it snow

Uzun zamandır İstanbul'u bu kadar beyaz görmemiştim. Şu geçtiğimiz üç-dört gün o kadar güzeldi ki.. Her yer bembeyaz, tertemiz.
Hele hele pazartesi akşamı hayatımın en harika akşamlarından biri oldu. Odamda oturmuş film izlerken annem "Kutup Yıldızı gel pencereden baak!" diye yanıma geldi. Kendimi öyle bir filme kaptırmışım ki saatlerdir delicesine yağan karı fark etmemişim. Hemen pencereye koştum, bir baktım her yer bembeyaz olmuş. Sanki karlar ülkesi. Saat de geceyarısını geçtiği için kimsecikler yok, arabalar yok, trafik yok. Sadece sessizlik, ve pamuk gibi yağan kar. Bir de marina dan doğru gelen vapur sesleri..
Bizim oturduğumuz yer sahilde olduğu için diğer yerler gibi pek kar yağmaz, yağsa da pek tutmaz. O yüzden her tarafı bembeyaz görmek çok nadir rastlanan bir durum. Annemde hayatı dolu dolu yaşayan bir insan olduğundan "Kalk hadi dışarı çıkalım!" dedi, hemen mutfağa gitti ve o muhteşem sıcak şarabını yapmaya koyuldu. Bende kalpli pijama altım yerine adam gibi bi pantolon giydim ve kafamın üstüne biri sıçmış gibi duran o iğrenç topuzumu açıp hemen bir bere taktım. 15 dakika sonra annemle kardanadam desenli kupalarımızda sıcak şaraplarımızı içerek karın ve sessizliğin tadını çıkarıyorduk. O kadar harikaydı ki, resmen sessizliğin sesi. Ve kar o kadar güzel yağıyordu ki, sanki biz kocaman bir kar küresinin içinde duran birer bibloyduk ve birileri o kar küresini sallıyordu. Üzerimize pamuk gibi karlar düşüyordu. 1 saat yürüdükten sonra ıssız bi sokakta köpeklerin bizi kovalamaya başlamasıyla korkup eve döndük :D
Şuanda bazıları "Kar yağmış dolaşmışsınız işte ne var yiaaaa." diyor olabilir, ama ben küçük şeylerle aşırı mutlu olabilen bir insanım ve hiçbir insanın olmadığı sokaklarda ve hiçbir insanın basmadığı, geceyi aydınlatan bembeyaz karların üstünde yürümek, yağan karın tadını çıkarmak benim için çok özeldi :)
Neyse, bu böyle bir anıydı işte. İşin asıl kısmına geliyorum. Yukarıdaki kısmı okumaya başlayıp da "Bu ne yiaa" deyip çıkmaya karar verdiyseniz lütfen pencereyi kapatmadan önce BURAYI OKUYUN! (büyük harfle yazılı iki pembe sözcüğün dikkat çekebileceğini uman Kutup Yıldızı, umarım bunu başarır. Neyse.) Herkes çok mutlu kar, mar, kış havası falan filan. Evet. Ama bana öyle geliyor ki, sanki kimse dışarıda üşüyen ve ıslanan küçük dostlarımızı düşünmüyor. Hayvanlar konusunda fazla hassas bir insan olarak hepinizden rica ediyorum, lüüütfen dışarıya onlar için bir kutu koyamıyorsanız bile, en azından sokaklara mama, pencerenizin önüne mısır, buğday, kuş yemi, hiç olmadı ekmek falan koyun. O kadar açlar ki.. Bugün bizim evin önünde beslediğim kediler ortaya çıktılar iki gündür yoklardı ve size ne kadar aç olduklarını anlatamam. Resmen nefes almadan yediler. Ve yinede doymadılar. Bugün kuş yemi aldım mesela, şuan balkonum serçe kaynıyor ama en azından bazılarını doyurmuş olmanın verdiği bir mutluluk var. Geçen gün de başka bir kedi karların arasından sırılsıklam olmuş bir şekilde bana koştu. Hemen mama getirdim ama bu bir insanın yapmasıyla olacak bir şey değil. Lütfen onlara yardım edelim. Aynı şekilde köpeklere de. İlla mama almanıza da gerek yok, evde artmış yemekleri bir yoğurt kabına koysanız yine olur. Bu konuda ciddi anlamda hassas olan Kutup Yıldızı sizinde onların patisinden tutacağınızı, yardım eli uzatacağınızı umar ve yine delirmiş bir ev kadını imajı çizerek koca bir kutu mamayla kendini dışarı atıp kedi, köpek beslemeye gider.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder